Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’ın, partisinin Hatay Milletvekili Can Atalay ve diğer Gezi tutsaklarının özgürlüğü için 1 Ekim’de Hatay’dan başlattığı ve Ankara’da sona eren Özgürlük Yürüyüşü’nün ardından TİP, bugün Anıtpark’ta “Cumhuriyete Özgürlük Buluşması” düzenleyecek.
14 Mayıs seçimlerinde TİP Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’ın Gezi Davası’nda aldığı hapis cezası gerekçe gösterilerek hukuksuz şekilde tahliye edilmemesi üzerine, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Atalay ve diğer Gezi tutsaklarına özgürlük talebiyle Hatay’dan Ankara’ya yürüyüş başlatmıştı.
Özgürlük Yürüyüşü’nün 28. gününde Ankara’da tamamlanacağını ve yürüyüşün ardından Anıtpark’ta “Cumhuriyete Özgürlük Buluşması” düzenleyeceklerini duyuran Erkan Baş, “Tüm yurttaşlarımızı 28 Ekim saat 16.00’da Ankara Anıt Park’ta düzenleyeceğimiz ‘Cumhuriyete Özgürlük Buluşması’na katılmaya, özgürlük için yürüyüşümüze güç vermeye çağırıyorum” ifadelerini kullanmıştı.
TİP Genel Başkanı Baş’ın Özgürlük Yürüyüşü, 28 günün ardından Ankara’daki Anıtpark’ta sona erdi. Erkan Baş’ı karşılamak ve “Cumhuriyete Özgürlük Buluşması”na katılmak için binlerce yurttaş Anıtpark’ta yerini aldı.
“Cumhuriyete Özgürlük Buluşması”na Can Atalay’ın ailesi, Gülsüm ve Sam Elvan, Emsal Atakan, CHP Eski Milletvekilleri İlhan Cihaner ve Serkan Topal, HEDEP’ten Milletvekili Öznur Bartın, Parti Meclisi Üyesi İhsan Seylan, MYK Üyesi Gültekin Koçdemir, Ankara İl Eş Başkanları Dilbaz Temel ve Tatlıgül Gül, Tüm Bel-Sen Genel Başkanı Erdal Bozkurt, Veli Saçılık, Meryem Göktepe, Ünsal Ünlü, Güray Öz, Emek Partisi, İSİAS Ortak Davamız Platformu, Tüm Tokatlılar Derneği Başkan ve Yönetim Kurulu, Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği’nden işçiler, Demokratik Alevi Derneği, Ankara Veli-Der, İnsan Hakları Derneği, Sosyal Haklar Derneği, 10 Ekim Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, 2021 Tüm Emekliler Sendikası, Sosyalist Emekçiler Partisi, Birleşik Dayanışma Platformu ve DİSK Emekli-Sen’den temsilciler ile çok sayıda yurttaş da katıldı.
‘DAHA KURULDUĞU GÜN HALKIN CUMRUHİYETİNDE AÇILAN GEDİKLER ARTIK YAMA TUTMAZ HALDE’
“Cumhuriyete Özgürlük Buluşması”, gazeteci İrfan Değirmenci’nin açılış konuşmasıyla başladı. Değirmenci, açılış konuşmasının ardından TİP Sözcüsü Sera Kadıgil’i sahneye davet etti. Kadıgil, “daha kurulduğu gün halkın cumhuriyetinde açılan gedikler 100 yıl sonra artık yama tutmaz halde” diyerek, eşitlerin cumhuriyetini kurmak için mücadele etmek gerektiğini vurguladığı konuşmasında şunları kaydetti:
“Ülkenin dört yanından kalkıp gelen kadınlar, gençler, emekçiler hoş geldiniz! Halkın egemenliğini saraya çaldırmamak için Hatay’dan buraya 800 kilometre yolu adım adım yürüyen genel başkanım hoş geldiniz! O adımları mümkün kılmak için en az Erkan kadar yorulan, teknik ekibinden güvenliğine, aşçısından şoförüne, fotoğrafçısından doktoruna tüm yoldaşlarım hoş geldiniz! Her şeyi ben bilirim sanan bir padişah bozuntusunun hezeyanlarına dur demek için çıktığımız o en onurlu direnişte, Gezi’de yitirdikleri evlatlarının acısına rağmen bir an olsun yılmadan direnmeye devam eden Gezi ailelerimiz, Gülsüm Ablam, Sami Abim, Emsal Annem hoş geldiniz! O direnişte önümüzde değil yanımızda, omuz başımızda mücadele ettiği için bugün AYM kararına rağmen kendini mahkeme sanan hadsiz bir grup saray piyonu tarafından hala esir tutulan Hatay Milletvekilimiz Can Atalay’ın sevgili ailesi hoş geldiniz!
Bugün bir sülalenin keyfi yönetimine, yobazlığın saltanatına son verdiğimiz, özgürlüğümüzü gerici bir karanlıktan, halkın egemenliğini saraylardan söküp aldığımız günün yıldönümüdür, kutlu olsun! Bugün Cumhuriyetimizin 100. yılını doldurduğu en büyük bayramdır, kutlu olsun!
Sevgili dostlar, bugün ikinci yüzyılında cumhuriyetimize özgürlük demek için doldurduk bu meydanı. Çünkü daha kurulduğu gün halkın cumhuriyetinde açılan gedikler 100 yıl sonra artık yama tutmaz halde. Emperyalist paylaşım hayallerini Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kanımızla canımızla direnerek tarihin çöplüğüne attığımız günlerden 100 yıl sonra artık kazanan biz değiliz.
‘ÇOCUĞA, DOĞAYA, EMEĞE, KADINA DÜŞMAN BİR GRUP YOBAZ İKTİDARDA’
Ülkemiz bir kez daha sözde dinci piyonlar eliyle emperyalizmin işgali altında! Aydınlığı değil karanlığı, uygarlığı değil orta çağı hedefleyen çakma bir padişah iktidarda. Çocuğa düşman, doğaya düşman, emeğe düşman, kadına düşman bir grup yobaz iktidarda.
Sevgili kız kardeşlerim, Fatma Aliye’nin, Zabel Eseyan’ın, Behice Boran’ın ve adını sayamadığım yüzlerce, binlerce cesur kadının mücadelesiyle kazandığımız haklarımıza, eşit yurttaşlık hakkımıza göz diken, Medeni Kanunu sil baştan yazabileceğini iddia eden, karma eğitime savaş açan, 3 kuruş nafaka hakkına tebelleş olan, tarikatlarla kurduğu orta çağ tezgahını bize kutsal aile diye yutturmaya kalkan, 9-10 yaşında kız çocuklarını istismar edebilmek için din kalkanının ardına saklanan, kadın düşmanı sapkın bir zihniyet iktidarda.
Ve halkın egemenliğine, laik cumhuriyete, kadınların özgürlüğüne ve bu ülkeyi omuzların taşıyan emekçilere karşı bir an olsun durmadan savaşan düşmanın gölgesi, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi bugün de çok büyük. İşte bu ülkeyi gerçekten seven herkesin ta içinde hissettiği o derin acı bundan.
‘SUSUP OTURMAMIZI, KADERİMİZE RAZI OLMAMIZI BEKLİYORLAR’
Ortada kutlanacak bir cumhuriyet bırakmayanların yenilemeyecek kadar güçlü olduklarına inanmamızı bekliyorlar. Susup oturmamızı bekliyorlar. Kaderimize razı olmamızı bekliyorlar. Ellerimizle ürettiğimiz her şeye muhtaç, yaşamak için çalışmamızı değil, bir avuç azgın azınlık yaşasın diye tüm ömrümüzü berbat şartlarda çalışarak çarçur etmemizi ve buna ‘yaşamak’ dememizi bekliyorlar.
Saray da bunu bekliyor, tüm mücadeleyi bir küçücük sandığa bağlayıp bu topraklarda yeşeren haklı direnişleri büyüteceği yerde ‘aman ağzımızın tadı kaçmasın’, ‘aman saraya yaramasın’ diye diye söndüren mevcut rejimin en kullanışlı aparatı olan sözde muhalefet de bilin ki bunu bekliyor!
Cumhuriyetin 100. yılında artık önümüzde çok keskin bir yol ayrımı var! Şimdi ne yapacağız? Gölgemizden korkarak mı yaşayacağız! Evde oturup Cumhuriyeti mahveden o aşağılık şirketlerin ajitasyon dolu reklamlarını gözyaşları içinde izlemeye devam mı edeceğiz? Yoksa hep birlikte silkinip ayağa mı kalkacağız? Emperyalizmi de onun emirerliğini din diye yutturmaya kalkan gericileri de bir kez daha bu topraklardan söküp atmak için topyekûn mücadele mi edeceğiz?
‘SOLSUZ KALAN BİR CUMHURİYETİN SOLUKSUZ KALACAĞINI BİLENLER OLARAK BURADAYIZ’
İşte biz bugün burada ikinciyi tercih edenlerle birlikteyiz! Biz bugün çaresizlik içinde kaderini bekleyenlerle değil, ‘Şayet bir gün çaresiz kalırsanız bir kurtarıcı beklemeyin, kurtarıcı kendiniz olun’ diyenlerle birlikteyiz!
Biz bugün burada solsuz kalan bir cumhuriyetin soluksuz kalacağını, yurttaşını dili, dini, rengi, mezhebi, cinsiyeti, cinsel yönelimi üzerinden makbul ya da düşman belleyen bir cumhuriyetin gerçek bir cumhuriyet olamayacağını, olamadığını bilenler olarak buradayız!
Biz bugün burada sermayenin değil emeğin, patronların değil emekçilerin, errrkeklerin değil eşitlerin cumhuriyetini kurmak için savaşanlarla buradayız!
Ve buradan sesimizin ulaştığı tüm yurttaşlarımıza, saraya kul olmayı, tebaa olmayı, ümmet olmayı değil, özgür birer yurttaş olmayı tercih eden, bunun için ne pahasına olursa olsun mücadele etmekten vazgeçmeyen herkese hep birlikte sesleniyoruz: Yarın cumhuriyetimizin 100. yılı!
‘ZAPT EDİN MEYDANLARI VE HAYKIRIN: BU CUMHURİYET BİZİM’
Gün evde oturup hayıflanma günü değil! Gün bu ülkenin aydınlık geleceğini savunan herkes için sokakları zapt etme, bu ülkenin azınlığı değil asli sahipleri olduğumuzu gösterme günüdür!
Kalkın ayağa! Çıkın sokaklara! Zapt edin meydanları ve haykırın: Bu ülke bizim! Bu cumhuriyet bizim!
Yaşasın Türkiye İşçi Partisi! Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın cumhuriyet!”
‘BİZDE İNAT DA UMUT DA BİTMEDİ’
“Cumhuriyete Özgürlük Buluşması”nda, son olarak TİP Genel Başkanı Erkan Baş konuşma yaptı. Erkan Baş, “emeğin, barışın, eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin cumhuriyetini, sosyalist cumhuriyeti mutlaka kuracağız” vurgusunu yaptığı konuşmasında şunları kaydetti:
“Sevgili Ankaralılar merhaba! Burada olamasa da bizi işyerinden, evinden, yoldan izleyen yüreği bizimle olan sevgili yurttaşlar, değerli dostlar hepinize merhaba!
Tam 28 gündür adım adım yürüyoruz. Köy köy, ilçe ilçe, yurttaşlarımızla dertleşe dertleşe, konuşa konuşa yürüdük. Ülkenin dört bir yanından haksızlığa, adaletsizliğe, baskıya, zulme karşı adımlarını adımlarımıza katan herkese, bizi hiç yalnız bırakmayan tüm yurttaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum.
28 gündür her ihtiyacımızı karşılayıp bu yürüyüşün hedefine ulaşmasını sağlayan arkadaşlarımıza, tüm görev alan yoldaşlarıma, sağlık emekçilerine, doktorlara, hemşirelere, fizyoterapistlere huzurlarınızda bir kez daha teker teker teşekkür etmek istiyorum. Onlar olmasaydı bu yürüyüş olmazdı.
Kardeşlerim, bu yolculuğa sevgili yoldaşımız, milletvekilimiz Can Atalay’ın esaretine son vermek için çıktık. ‘Bırakmazlar’ diyenler oldu, ‘Artık böyle kabul edin’ diyenler oldu. En başta şunu söyledik: Biz alışmayacağız. Bir seçim kazandılar diye her istediklerini yapacaklarını sananlara karşı ‘Kabul etmiyoruz, sinmiyoruz, susmuyoruz’ dedik. ‘Biz de inat da umut da bitmedi’ dedik.
‘GİDECEĞİZ VE YOLDAŞIMIZI O ZİNDANDAN ÇIKARIP ALACAĞIZ’
Haklı olduğumuzu bilerek yürüdük, yürüdükçe güçlendik. Haksızlığa, hukuksuzluğa teslim olmayacağız, alışmayacağız dedik. Ve AYM kararıyla haklılığımız bir kez daha tescillendi. Adalet geldi demiyoruz ama zor bir mücadeleyi kazandık. Hep birlikte kazandık. Bu mücadeleyi ülkenin dört bir yanında büyütenlere selam olsun! Şimdi bir adım daha atacağız, gideceğiz ve yoldaşımızı o zindandan çıkarıp alacağız. Mutlaka başaracağız hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bir şeyi daha söylemem lazım, aylardır böyle olduğunu anlatmaya çalıştık, ancak son 3 gündür artık iyice netleşti. İstanbul’daki mahkeme Saray’dan talimat bekliyor. Can Atalay’ın Saray’ın tutsağı olduğu tescillenmiştir. Adalet Sarayı dedikleri binaları Kaçak Saray’ın şubesine çevirmişler! Ama korkunun ecele faydası yok! Buradan Can’a söz veriyoruz, seni o zindandan alacağız yoldaş.
Buradan haksız biçimde cezaevlerinde tutulan Gezi tutsaklarına, milletvekillerine, belediye başkanlarına, sadece bu iktidara teslim olmadığı için cezaevinde tutulan tüm arkadaşlarımıza söz veriyoruz, hep birlikte özgürleşeceğiz!
Kardeşler, Can’a Özgürlük diyerek başladık, bugün Cumhuriyet’e özgürlük diyerek devam ediyoruz. Söz veriyoruz. Büyük bir cezaevine dönen güzel ülkemizi mutlaka özgürleşecek!
‘BU TOPRAKLARDAKİ CUMHURİYET MÜCADELESİ BİR HANEDANIN SULTASINA MEYDAN OKUMUŞTUR’
Kardeşler, Cumhuriyet’in yüzüncü yılındayız. İktidar tarafından unutturulmak istense de, bir sülale devrini bitirip Cumhuriyet’i kuranlara selam olsun. Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Cumhuriyet’in kuruluşunda emeği olan herkesi bir kez daha saygıyla anıyorum. Onlar 100 yıl önce büyük bir ileri atılıma imza attılar, yıllar içinde çok gerilere düştük ama işte tam bu nedenle şimdi yeniden daha ileri, çok daha ileri yürümek zorundayız.
Kardeşlerim! Cumhuriyet, halkın egemen olmasıdır. Ve bu toprakların tarihinde muazzam bir ileri adımdır. Devrimcidir! İşte biz oradayız. O devrimci adımda, halkın egemen olmasında, halk egemenliğinin laiklikle inşa edilmesinde, halkın kaderini kendi eline almasındayız. Bizim cumhuriyetçiliğimiz budur!
Bizim cumhuriyetçiliğimiz evrenseldir! Tüm insanlığı kucaklar. Egemenliğini eline almak isteyen tüm halkları kapsar. Ve bizim cumhuriyetçiliğimiz aynı zamanda yereldir, bu topraklara aittir. Bu topraklardaki cumhuriyet mücadelesi dogmalara, yobazlığa, bir hanedanın sultasına meydan okumuştur ve bizimdir.
‘SOLCU, SOSYALİST, KOMÜNİST DİYE DEVRİMCİLERİ ÖLDÜRDÜKLERİ GÜN CUMHURİYETTEN KAÇIŞ BAŞLADI’
Biz iki yüzlülük yapmayız, takiye bilmeyiz. Sahipleniriz ama eleştiririz de. Daha iyisine, daha mükemmeline ulaşmak için mücadele ederiz. Çünkü bizimdir! Bu ülkede iyi, güzel olan ne varsa hepsinde halkın bizim emeğimiz var. Emeğimiz, alınterimiz, bizim kanımız ve canımız var! Bizim tarihimizdir! İktidarlar ise hep takiye yaptılar, ikiyüzlüler. Lafa gelince cumhuriyet derler ama hep cumhuriyetçilikten kaçarlar.
Onların tarihi, ne derlerse desinler, cumhuriyetçilikten, halk egemenliğinden kaçmanın, halka düşmanlığın tarihidir. O yüzden yalnız AKP değil, neredeyse tüm iktidarlar için cumhuriyet, reklamlara, şovlara, resepsiyonlara, altı boş gösterilere indirgenir. AKP devri ise bunları bile yapmaya tenezzül edilmeyen bir karşı devrim tarihidir!
Karşı devrim, halk egemenliğine düşmanlık dün başlamadı. Bunları açık konuşalım. Yeni bir yüzyıla başlarken konuşulmadık, hesaplaşmadık hiçbir şey kalmamalı. Bu ülkeyi bir daha böyle saltanat heveslilerinin iktidarına bırakmamak için daha cesur olmalı, aklın, vicdanın, bilimin gösterdikleriyle yola devam etmeliyiz. Geçmişini aşamayan, geçmişle yüzleşmeyen geleceği de kuramaz. Solcu, sosyalist, komünist diye bu ülkenin gerçek yurtseverlerini, devrimcilerini hapsettikleri, öldürdükleri gün, cumhuriyetten kaçış başladı.
‘OKULLARIN TARİKATLARA, CEMAATLERE TESLİM EDİLDİĞİ ÜLKEDE CUMHURİYETİN SADECE ADI KALIR’
NATO’nun, Amerika’nın çıkarları uğruna bu ülkenin çocuklarını Kore’ye asker gönderdiklerini, bu ülke insanını Amerika’nın süt tozuna muhtaç ettiklerini unutamayız. Bağımsız Türkiye diye yürüyen Deniz Gezmişlerin karşısına Amerikan marka yobazlıkla, faşistlikle çıktıkları gün halk düşmanlığının tescillendiği gündür!
Sendika isteyen işçileri coplayıp Koç’ları, Sabancı’ları, büyük patronları ihya ettiklerinde halk egemenliğine en büyük darbeyi vurdular! Bu ülke madenci yakınlarını tekmeleyenleri gördü, o utanmaza devlet görevi verenleri gördü. Cumhuriyet kutlamak için önce bunlarla hesaplaşacağız!
Bu halka ait fabrikaları, işletmeleri yok pahasına sattıkları günlere lanet olsun! Şimdi üretmeyen, sürekli tüketen, betona yatırım yapan bu Saray Rejiminin temellerini böyle attılar. Yobazlara şirin görünmek için Cumhuriyet’in adını bile anmaktan korkan adamları okullarımıza soktukları günlerin hesabını soracağız. Şimdi okullarımızda yurttaşlık değil ümmetçilik anlatılıyor! Okulların tarikatlara, cemaatlere teslim edildiği bir ülkede cumhuriyetin sadece adı kalır.
‘KÜRTLERE İŞKENCE ETTİKLERİ GÜNLER, KARDEŞLİĞE EN BÜYÜK DARBEYİ İNDİRDİKLERİ GÜNLERDİ’
12 Eylüllere, o darbeyi yapan Amerikan çocuklarına lanet olsun ama alkışlayanlarına da gerçekten yazıklar olsun. Kürtleri ezdikleri, horladıklarında, hakir gördükleri günler, Diyarbakır zindanında Kürtlere işkence ettikleri günler, bu ülkede kardeşliğe en büyük darbeyi indirdikleri günlerdi. Kardeşlerim açık söyleyelim, kayyumlarla halkın iradesinin kırıldığı yerde Cumhuriyet olmaz. Alevileri, yok saydıkları, aşağıladıkları, Rumluğu-Ermeniliği küfür gibi kullandıkları gün birlikteliğimize de ihanet ettiler.
Bizim Cumhuriyetimiz Kürtlerle Türklerin kardeşliğini, bu ülkede yaşayan herkesin emek ve toprak kardeşliğini temel alır. Birimiz bile özgür değilsek hiçbirimiz özgür değiliz deriz. Kayyumların olduğu yerde Cumhuriyet kalmaz.
12 Eylül’de, sonra AKP döneminde görüşleri nedeniyle binlerce akademisyeni hapse attıkları gün, KHK’larla hocalarımızı üniversitelerden kopardıkları gün, ülkeden sürdükleri gün ülkemizin aydınlık geleceğine kurşun sıktılar. Aydınlarımızı hapislere, sürgünlere yollarken yobazları, mollaları okullarımıza dolduranlar Cumhuriyet’in en büyük düşmanlarıdır.
MUHALAFETE DE SESLENDİ
Cumhuriyet düşmanlarının iktidarında bir çift sözümüz de sözde muhalefete: ‘Aman ağzımızın tadı kaçmasın’, ‘sağcılık yaparsak kazanırız’, ‘patronlara tarikatlara ırkçılara şirin görünelim’, ‘belediyelerde rant varsa biraz da biz faydasını görelim’ diyen anlayışla bu ülke bir adım daha ileri gidemez.
Cesur olacağız, gördüğümüzü söylemekten, yanlışı görünce kökten düzeltmek için ileri adım atmaktan korkmayacağız. İşte buradayız! Anıtpark’tan, Ankara’nın göbeğinden haykırıyoruz! İkinci yüzyılda bunların hepsiyle tek tek hesaplaşacağız.
Çünkü biz varız! Çünkü sol var, emekçiler var! Bağımsızlıktan, demokrasiden, sosyalizmden yana, adaletten, barıştan, özgürlükten yana milyonlar var! 28 gündür adım adım yürümüş, mahalle mahalle gezmiş bir arkadaşınız olarak söylüyorum, bu ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak büyük bir güç var. Hep birlikte başarabiliriz.
‘BARIŞIN, KARDEŞLİĞİN CUMHURİYETİNİ KURACAĞIZ’
Kardeşlerim, halk egemenliğinin birazı olmaz. Halk egemenliği diyorsanız, orada bırakmayacak sonuna kadar götüreceksiniz! Biz işte tam olarak bunu yapacağız! Bir ailenin, bir avuç zenginin, kadın ve genç düşmanı tarikatların, işbirlikçilerin çarkına çomak sokacağız. Biz bu oyunu bozacağız! Bu ülke, kim onun için ter döküyorsa onundur. Bizim anladığımız Cumhuriyet, emekçinin terini, kanını, gerektiğinde canını alıp servetine servet katanların iktidarına son vermektir. Bizim cumhuriyetçiliğimiz onların korkulu rüyasıdır.
Onlar bir avuç zenginin egemenliğini ister. Biz, bu toplumun en az yüzde 90’ını oluşturan emekçilerin egemenliğini isteriz. Açık söylüyoruz. Saatlerce çalışıp kirasını bile ödeyemeyen market işçilerinin, kuryelerin, kargocuların, yıllarca okuyup asgari ücrete mahkum edilen özel okul öğretmenlerinin, madencilerin, güvencesiz çalıştırılan işçilerin Cumhuriyet’ini kuracağız.
Onlar, yobazca, kindarca yetişen nesiller ister. Biz, Alevisi, Sünnisi, gayri-müslimi, inananı inanmayanı laiklik çatısı altında kol kola yaşasın isteriz. Onlar Türk’ü Kürt’e düşman etmek ister. Biz kardeşlik isteriz. Barışın, kardeşliğin Cumhuriyeti’ni kuracağız.
Deniz Gezmişler Filistin halkının özgürlük mücadelesine katılırken, onlar Amerikan 6. Filosuna secde eder. İşte bu yüzden bugün biz Filistin halkı ile dayanışma için mücadele ederken, onlar İsrail ile kol kola ticaret yapmaya, üç beş kuruş kazanmak için Filistin’e ihanet etmeye devam ediyorlar.
‘CUMHURİYET İÇİN NE ZİL TAKIP OYNARIZ NE SALA VERİR MEZARINI KAZARIZ’
Ne diyordu Nazım Hikmet, ‘Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim, akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı’. Biz toprağımızı, akarsuyumuzu, tohumumuzu, denizlerimizi korumak isteriz. Onlar özgür kadından korkar. Biz eşitlik deriz. Onlar esaret ister. Biz, özgürlük isteriz. Nasıl bir Cumhuriyet sorusuna işte böyle cevap veririz.
Emekle özgürleşen, laiklik ve kardeşlikle yönünü çizen, bağımsız bir ülkede barış içinde yaşayacağımız bir Cumhuriyet.
Kardeşlerim, bizim cumhuriyetçiliğimiz mücadelecidir! Bizim cumhuriyetçiliğimiz devrimcidir! Cumhuriyet için ne zil takıp oynarız, ne sala verir mezarını kazarız! Kanıtı işte buradadır. Bugün burada toplananlar, bizler, yıllar sonra bugüne baktığımızda, çocuklarımıza, torunlarımıza Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına mücadeleyle girdik diyeceğiz. ‘Biz Cumhuriyet’i böyle özgürleştirdik’ diye anlatacağız.
Kardeşlerim biz teslim olmayız. Kanıtımız Gezi’dir. Gezi’de direnenler, direnirken hayatını kaybeden çocuklar ve gençlerdir. Gezi nedeniyle tutsak edilenlerdir. Kanıtımız, memleketin tüm yurtlarında Zeren kardeşleri için sokağa çıkan gençlerdir. Kanıtımız ve umudumuz gençliktir.
‘100 YIL SONRA, BİR KEZ DAHA SARAYA MEYDAN OKUYORUZ’
Bizim özgürleştirmediğimiz bu ülke, bu ülkenin iktidarları 18-19 yaşındaki üniversiteli kardeşlerimizin celladı oldu! Bizim özgürleştirmediğimiz bu ülkede can kardeşlerimiz ya intihara sürükleniyor ya bu ülkeden kaçıp kurtulmak istiyor. Bizim özgürleştirmediğimiz bu ülke, işçiler için mezarlığa döndü. Emekçi ekmeğinden oldu. Kadınlar için hapishaneye döndü. Bu ülkenin dereleri özgür akmıyor!
Atatürk Orman Çiftliği’ni yağmalayıp kendine Saray inşa eden bir adam çocuklarımızın geleceğiyle oynuyor! Geleceğimizle oynatmayacağız. Geleceği kazanmak için Saray iktidarına mutlaka son vereceğiz. 100. Yılda halkımıza sözümüz budur. Saray iktidarını bir daha kurulmamak üzere yıkacak, gerçek bir halk egemenliğini mutlaka kuracağız.
Bizim varlığımız, bizim cumhuriyetçiliğimiz, bizim devrimciliğimiz bir meydan okumadır. 100 yıl sonra bir kez daha, Saray’a meydan okuyoruz. Gladyoculara, faşistlere, ırkçılara, yobaz takımına, bu ülkeyi yağmalayan patron sınıfına, tümüne meydan okuyoruz.
‘BİR SEÇİM KAZANAMADIK DİYE YIKILMAYIZ, YAKINMAYIZ, TESLİM OLMAYIZ’
Meydan okuyoruz! Milyonlar adına, esir tuttuğunuz Can Atalay adına, diğer tutsak ettiğiniz gazeteciler, siyasetçiler, fikir insanları adına, Aladağ’da katlettiğiniz çocuklarımız adına, Gar Katliamı’nda yitirdiğimiz Veysel adına, Berkin adına, Oğuz Arda Sel adına, Ceylan adına, Uğur Kaymaz adına, Zeren adına, Özgecan adına, Münevver adına meydan okuyoruz! Soma’da, Ermenek’te, Bartın’da can veren madencilerimiz adına, tersanelerde kaybettiklerimiz adına! Emekten ve özgürlükten yana bir cumhuriyet istediği için katledilen, hapsedilen tüm aydınlar adına, Uğur Mumcu’lar, Behice Boran’lar, Nazım Hikmet’ler, Musa Anter’ler, Sabahattin Ali’ler, Hrant Dink’ler adına! Meydan okuyoruz!
Biz buradayız. Bir seçim kazanamadık diye yıkılmayız, yakınmayız, teslim olmayız. Bitti dediğiniz yerde yeniden on binler, yüz binler, milyonlar olur ayağa kalkarız. İşte kalkıyoruz, işte buradayız! Emek için buradayız. Bizden çaldıkları her şeyimizi, TÜPRAŞ’ımızı, Telekom’umuzu, cam ve şeker fabrikalarımızı, topraklarımızı ve nehirlerimizi, geleceğimizi geri almak için buradayız.
Özgürlükerimiz için, laiklik için, barış için, adalet için, bağımsızlık için buradayız!
‘EMEKTE, SOSYALİZMDE BİRLEŞECEĞİZ, CUMHURİYETİ EMEKLE ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ’
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılı bu kez para babaları, tarikatlar, saltanat sevdalıları, ırkçılar ve hırsızlarla değil solla, sosyalistlerle, emekle ve özgürlükle anılacak. Horonla halay, seymenlerle çiftetelli emekte birleşecek. Irkımıza, etnik kimliğimize, mezhebimize, inancımıza göre bizi ayrıştırmaya çalışanlara bir daha asla izin vermeyeceğiz. Emekte birleşeceğiz, solda birleşeceğiz, sosyalizmde birleşeceğiz. Cumhuriyet’i emekle özgürleştireceğiz!
Emeğin cumhuriyetini, barışın cumhuriyetini, eşitliğin-özgürlüğün cumhuriyetini, kardeşliğin cumhuriyetini, devrimci cumhuriyetimizi adlı adınca sosyalist cumhuriyeti mutlaka kuracağız. Kazanacağız dostlarım, mutlaka kazanacağız!”
0 Yorum Yapıldı