1 Nisan’da solu güçlendirmek için Kadıköylülerin oyuna talibiz

  1. Ana Sayfa >
  2. Gündem >
  3. 1 Nisan’da solu güçlendirmek için Kadıköylülerin oyuna talibiz
  • 36 Kez Okundu

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Kadıköy Belediye Başkan Adayı Doğan Ergün, partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın buluşmasında gazetecilere konuştu. 1 Nisan’a çağrı yaptıklarını dile getiren Ergün, “Kadıköy’de solu güçlendirmek, emekçilerin sesini belediye meclisine taşıyabilmek ve belediye başkanlığında bunu ortaya koyabilmek için Kadıköylülerin oyuna talibiz” ifadelerini kullandı.

TİP Genel Başkan Yardımcısı ve Kadıköy Belediye Başkan Adayı Doğan Ergün, TİP İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın buluşmasında gazetecilerle bir araya geldi.

Basın buluşmasında, Doğan Ergün’e TİP Kadıköy İlçe Başkanı Uraz Aydın ve TİP Kadıköy Belediye Meclis Adayı Özlem Katısöz de eşlik etti.

‘TİP’İN PLANI GENEL SEÇİMLERDE SOSYALİZMİ KİTLESELLEŞTİRMEK VE TOPLUMSALLAŞTIRMAKTI’

Basın emekçileriyle bir araya gelen Ergün, yerel seçim gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasında, “1 Nisan’da Kadıköy’de solu kuvvetlendirmek için Kadıköylülerin oylarına talibiz” vurgusu yapan Ergün, şunları kaydetti:

“Ben Türkiye İşçi Partisi’nin Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyorum. Aynı zamanda partim Kadıköy’de belediye başkan adaylığı görevini bana uygun gördü, ben de seve seve bu görevi aldım üzerime. Hem Türkiye İşçi Partisi’nin genel olarak Türkiye’de yerel seçimler için ne yapmak istediğini, nasıl bir stratejisi, hedefleri olduğunu biraz paylaşmak istiyorum hem de Kadıköy’deki hedeflerimizi biraz konuşmak istiyorum.

Türkiye İşçi Partisi sadece yerel seçim odaklı bir değerlendirme yapmadı, Türkiye İşçi Partisi genel seçimlere, yerel seçimlere ve genel olarak Türkiye’deki örgütlenmesine ilişkin bütünlüklü bir plan yaptı. Bu açıdan TİP’in planı genel seçimlerde solu, sosyalizmi popüler hale getirmek, kitleselleştirmek, toplumsallaştırmak gibi bir hedefi vardı. Aday stratejimizi böyle belirledik, bütün Türkiye’deki çalışmalarımızı buna göre planladık ve aslında değişen seçim sistemiyle beraber belki hedeflediğimizin biraz altında vekil çıkardık. Ama bunun dışında Türkiye’de yıllar sonra ilk defa sosyalist bir parti, bir milyon civarında bir oy aldı ve Türkiye İşçi Partisi aslında bir kulvarı yavaş yavaş yaratmaya, bir alternatif haline gelmeye başladı.

‘EMEKÇİLER ÜZERİNDEKİ SAĞ İDEOLOJİNİN KUŞATMASINI KIRMAK İSTEDİK’

Yerel seçimleri de bu kapsamda, bu bütünlük içerisinde değerlendirdik. Peki yerel seçimlere giderken ana hedefimiz neydi? Bir kere, bu işin böyle bir anda olmayacağını, bir anda bir sosyalist partinin, özellikle de TİP’in, gümbür gümbür yüzde 15’ler, yüzde 20’ler seviyesine ulaşmayacağını biliyoruz. Bu işin adım adım ilerlemesi gerektiğini düşünüyoruz. Peki bu adım adım ilerlemede ne önemli? Burada kökleşmek, daha fazla kesime hitap edebilmek, sosyalist hareketin sadece bir tepki hareketi olmadığını göstermek, aynı zamanda yönetebileceğini göstermek gerekiyor. Onun dışında AKP ve Saray Rejimi’ne karşı mücadelemiz tabii ki devam ediyor, bu mücadelede yerel seçimler de bir önem taşıyor. Mesela nerede aday çıkardık, nerede aday çıkarmadık meselesinin biraz da bu işle bir ilgisi var. Adalet ve Kalkınma Partisi ve Saray iktidarı hala Türkiye’de toplumun, emekçilerin önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. O yüzden biz onunla da mücadele eden bir hatta durmaya çalışıyoruz.

Biz genel seçimlerde şunu gördük, bir araştırma da yaptık bununla ilgili, özellikle sağ kesimin daha doğrusu sağ ideolojinin etkili olduğu bölgelerde ‘Bir oyum Reis’e, bir oyum TİP’e’ şeklinde söylemler gördük ve. TİP’in aldığı bir milyon oyun yaklaşık yüzde 15’inin, yani yaklaşık 150 bin civarında oyun daha önce sağ partilere oy vermiş ya da seçimde cumhurbaşkanlığında yine sağ adaylara oy vermiş kesimden olduğunu gördük. Türkiye’deki aslında yanlış kutuplaşmanın, yani yüzde 50’ye 50 şeklindeki bölünmenin nasıl kırılacağı, nasıl bizim oralarda çatlaklar yaratacağımıza dair bir değerlendirme yapmamız gerekiyordu. Parti Meclisi olarak da kongre delegeleri olarak da kararımız şu oldu: Bu çatlakları derinleştirelim. Yani, ‘Sağ ideolojinin etkisi altındaki kesimlere nasıl sesleneceğiz, özellikle emekçiler üzerindeki bu sağ ideolojinin kuşatmasını nasıl yaracağız’ konusuna özel olarak eğilelim istedik.

‘EMEK SİYASETİNİ GÜÇLENDİRECEĞİZ VE O YOLDA DEVAM EDECEĞİZ’

İşte bütün bu değerlendirmelerin sonucunu Türkiye İşçi Partisi’nin aday stratejisinde görebiliyoruz. Örneğin Gebze’de genel başkanımızın aday olmasının çok doğrudan bu değerlendirmeyle bir ilgisi var. Çünkü biz artık Gebze gibi işçi sınıfı açısından neredeyse başkent olarak değerlendirilebilecek bir ilçede, emekçilerin sesinin bir sosyalist partiyle, emekten yana işçi partisiyle beraber tanınması gerektiğini, o sesin onunla beraber, bizimle beraber güçlenmesi, yükselmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan, Bolu-Kıbrısçık, çok küçük bir ilçe ama tamamen yoksul emekçi köylülerden oluşan bir ilçede biz ciddi bir seçim kampanyası yürütüyoruz.

Ama öte yandan bazı yereller var ki, bazı belediyeler var ki sadece AKP değil, belki de CHP eliyle de ya da başka muhalif görünümlü partiler eliyle de bu piyasacı, rantçı uygulamalar devam ediyor veya ‘Ceketimizi korsak kazandırırız’ şeklinde bir anlayış var. Biz mesela buralarda da ciddi bir hamle yapıyoruz. Örneğin Çankaya’yı böyle değerlendirebiliriz, İstanbul’da Bakırköy’ü, Beşiktaş’ı, Kadıköy’ü böyle değerlendirebiliriz. Ve en çok iddialı olduğumuz yerler var, örneğin Adalar. Adalar’da ciddi bir sosyalizm rüzgarı esiyor şu anda, İzmir Çiğli’de ciddi bir sosyalizm rüzgarı esiyor şu anda, Hatay’da aynı şekilde bu iş devam ediyor. O yüzden biz Türkiye İşçi Partisi’nin bu seçimlerde neredeyse son 50 yılda sosyalistlerin kazandığı kadar belediye kazanma ihtimali olduğunu görüyoruz. Belediyelerle, beldelerle, ilçelerle, belki il bazında Türkiye İşçi Partisi’nin sosyalist harekete çok ciddi bir eşik daha atlatabileceğini görüyoruz. Bu bizim açımızdan gerçekten heyecan verici bir durum ve bu stratejinin izlerini genel olarak Türkiye’deki aday seçimimizde, aday tercihlerimizde ya da ilçe tercihlerimizde görebilirsiniz. Biz o yüzden plana sağlık kalacağız, emek siyasetini güçlendireceğiz ve o yolda devam edeceğiz.

Onun dışında çok cüzi bir seçim bütçesiyle hareket ettiğimizi söyleyelim Türkiye genelinde. Ben bunu bir yerde söyledim, burada bir kere daha söyleyeyim: Türkiye İşçi Partisi’nin tüm Türkiye’deki seçim bütçesi sanırım CHP’nin sadece Kadıköy’de harcadığı paranın onda biri bile etmez. Biz tamamen kendi gönüllülerimizden, üyelerimizden aldığımız bağış ve aidatlarla bu işi yapmaya gayret ediyoruz. Ama yine de çok yaratıcı, çok emekten yana, çok dayanışmacı bir kampanya sürdürdüğümüzü ifade edebilirim.

‘KADIKÖY’DE EN ÖNEMLİ SORUN DEPREM VE BARINMA’

Şimdi bir de Kadıköy’ün belediye başkan adayı olarak ifade edeyim, bizim Kadıköy açısından önceliklerimiz çok belli, sadece Kadıköy değil Türkiye açısından da bu geçerli. Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir tanesi deprem ve Kadıköy maalesef deprem konusunda çok hazırlıksız bir ilçemiz. Türkiye İşçi Partisi’nin seçim kampanyasının en önemli başlığını deprem konusu oluşturuyor. Bunun için önlemler almaya, halkı seferber etmeye, deprem hazırlıklı bir ilçe haline getirmeye çalışıyoruz Kadıköy’ü. Zaten birinci sıra belediye meclis üyesi adayımız, Özlem arkadaşımız bir şehir plancı.

Deprem ve barınmanın en önemli sorun olduğunu düşünüyoruz Kaıdköy’de, maalesef emekçiler giderek sürülüyor Kadıköy’den ve biz barınma sorununu ortadan kaldıracak bir planlama yapılabileceğini düşünüyoruz. Emekliler, gençler ve engelliler de yine gündemlerimizde birinci sıralarda. Onun dışında şu çok açıklıkla ifade edeyim, Kadıköy cumhuriyet kazanımları açısından, laiklik açısından bir mevzi. Ama maalesef şöyle bir anlayış var, sanki Cumhuriyet’in ilerici kazanımları ve mesela laiklik, sanki bir kere kazanılmış ve ondan sonra da rafa kaldırılmış bir antika eser gibi görülüyor. Oysa bu mevzinin toplumsallaşması gerekiyor, halk nezdinde, halkta örgütlenmesi gerekiyor. Bunu göremiyoruz. Şimdi biz cumhuriyet açısından bu mevziyi, emekçiler açısından bir mevzi, kadınlar açısından bir mevzi, gençler ve emekliler açısından bir mevzi haline getirmek istiyoruz. Kadıköy ancak böyle yapılırsa, ancak bu sayede gerçekten ileriye doğru gidebilir diye düşünüyoruz. Bir tarafta, AKP ve sağ partiler açısından söylüyorum, cumhuriyetin ilerici kazanımlarından korkan, öcü gibi yaklaşan bir anlayış var; diğer tarafta da sadece bir kutlamalar silsilesi olarak gören ve laikliği örgütlemekten kaçınan bir anlayış var. Biz bunun karşısında ancak halkçı, emekçi bir laikliğin burada yeniden yeşertilebileceğini düşünüyoruz.

‘1 NİSAN’DA KADIKÖY’DE SOLU GÜÇLENDİRMEK İÇİN KADIKÖYLÜLERİN OYUNA TALİBİZ’

Ve 1 Nisan’ı düşünüyoruz. 31 Mart’tan sonra seçim sonuçları ne olursa olsun Türkiye İşçi Partisi’nin mahallelerdeki örgütlülüğü devam edecek. Kadıköy’de çeşitli kent suçlarına karşı mücadelemiz devam edecek. O yüzden biz 1 Nisan’a çağrı yapıyoruz. 1 Nisan’da Kadıköy’de solu kuvvetlendirmek, güçlendirmek, bu halk dayanışmalarının, emekçilerin, emeklilerin sesini belediye meclisinde taşıyabilmek ve becerebilirsek de belediye başkanlığında bunu ortaya koyabilmek için biz Kadıköylülerin oylarına talibiz.”

‘KAFA KARIŞIKLIĞIMIZ YOK, BAŞKA BİR STRATEJİ ÖNERDİK’

Doğan Ergün, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Fatih Mehmet Maçoğlu’nun Kadıköy Belediye Başkan Adaylığı hakkında yöneltilen soruyu da yanıtlayan Ergün, şunları kaydetti:

“TİP nerede güçlü oluyorsa oralara hamle yapmak bir tercihtir. Bence burada bir problem var, çünkü örneğin Kadıköy ve Defne’de aday çıkartıp bütün siyasi pratiğini Kadıköy ve Defne’ye odaklamakta bir sorun olduğunu biz başından itibaren arkadaşlara söylemeye çalıştık. Hatta bugün kesinleşmiş aday listelerini de görüyoruz, TKP mesela Hatay Büyükşehir Belediyesi’nde aday çıkarmamış. Yani ‘Acaba Lütfü Savaş’ta başka bir şey mi var? Lütfü Savaş’a destek anlamına mı geliyor’ diye de sormak lazım, değerlendirmek lazım. Ama biz binlerce adayla, yüzlerce seçim bölgesinde çalışmalar yapıyoruz.

Maçoğlu’yla yapılan görüşmelerde bizzat ben de vardım, bizim Fatih Mehmet Maçoğlu’yla ilgili özel hiçbir derdimiz yok. Hatta Ovacık başta olmak üzere önemli işler yaptığını da düşünüyoruz. Ama aynı Genel Başkanımız Erkan Baş’ın yaptığı gibi, Fatih Mehmet Maçoğlu’nun da AKP ile en fazla mücadele edeceğimiz ve emekçilerin lehine kazanabileceğimiz bölgeler var mı diye öncelikle burayı değerlendirmesinin daha doğru olduğunu ifade ettik. Yani biz Fatih Mehmet Maçoğlu gibi bir figürü AKP’den belediye alabileceğimiz bir yerde neden değerlendirmeyelim, neden böyle bir ortak çalışmanın parçası olmasın diye bunları değerlendirdik. Bu bir kafa karışıklığı değil, bu aslında başka bir strateji önermekti. Ama anlaşılan o tarafta şöyle bir tercih oldu: TİP yüzde 10 oy aldı, burada bir potansiyel var, burası da popüler bir hale gelebilir, o zaman biz de buraya adım atalım. Bu tercihin doğru olmadığını ifade etmeye çalıştık.

‘DAYANIŞMA KÜLTÜRÜ’ VURGUSU

İkincisi, yine Hatay açısından söylüyorum, Hatay bizim açımızdan bir kayyum bölgesi. Biz nasıl kayyum olan yerlerde seçime, bu kayyumların muhatabı olan parti lehine veya onlarla beraber değerlendiriyorsak aday çalışmamızı, Hatay’da da benzer bir dayanışmanın sergilenmesini rica ettik. Bu da yerine getirilmedi, dikkate alınmadı. Bunlar birer veri bizim açımızdan.

Üçüncüsü, Kadıköy Türkiye İşçi Partisi’nin çok güçlü bir oy aldığı bir bölge. Şimdi biz mesela Dersim’de bir aday stratejisi belirlerken, bir seçim stratejisi belirlerken SMF’li arkadaşlarımıza diyoruz ki ‘Burada sizin önemli bir gücünüz var, sizin önceliklerinize göre bir değerlendirme yapalım’, ya da DEM Parti’deki arkadaşlarımıza diyoruz ki ‘Sizin önceliklerinize göre bir değerlendirme yapalım’. Bu bir dayanışma kültürüdür, böyle de olmadı, bizim önceliklerimize göre bir değerlendirme de yapılmadı.

Ama bütün bunları öyle ya da böyle sol içinde bir rekabet, bir yarışma olarak görüyoruz. Bu kötü bir şey değil. Ama böyle aman panik olmuş veya ne bileyim kaybedecekler, kaybedeceğiz gibi bir ruh haline girmiş de değiliz. Olgun, güzel bir siyasi faaliyet yürütebiliriz beraber. Ama bir kafa karışıklığımız hiçbir zaman olmadı. Biz baştan itibaren bir strateji ortaya koyduk. Oradan devam ettik.”

Yazıyı Kaynağından Okuyun →

BENZER YAZILAR

Erdoğan'ı korumak için 8 ayda 693,4 milyon TL harcandı

Mert Ege 14 Kasım 2024
Erdoğan’ı korumak için 8 ayda 693,4 milyon TL harcandı Yazıyı Kaynağından Okuyun → ...

Üniversitede silahlı saldırı: Bir yaralı

Mert Ege 14 Kasım 2024
Üniversitede silahlı saldırı: Bir yaralı Yazıyı Kaynağından Okuyun → ...

Diyanet'ten 'tanıdık' şirkete 8 milyon TL'lik ihale

Mert Ege 13 Kasım 2024
Diyanet’ten ‘tanıdık’ şirkete 8 milyon TL’lik ihale Yazıyı Kaynağından Okuyun → ...

0 Yorum Yapıldı

Yorum Yaz

eryaman escort ankara escort hd porno